Mehmet Genç: "Çöküş Paradigmasını" Çökerten Adam
Ali Osman Aydın İletişim: aliosmanaydin@yeniakit.com.tr
“Osmanlılar Doğu Akdeniz’e ve Avrupa’nın Doğu’suna kaba kuvvetle hakim oldular. İlk 10 padişah enerjik adamlardı ama daha sonra tahta geçenler zayıf ve iradesiz adamlardı; zevkü safa, rüşvet ve saray entrikaları içine gömülerek fetihlerden koptular. Avrupa’da meydana gelen yeniliklerden habersiz kaldıkları için gerileme başladı. Yönetimleri hukuk dışı ve keyfi olduğu için Viyana’dan Edirne’ye dönmek zorunda kaldılar. Gelirken olduğu gibi giderken de bir medeniyet başarısı göstermiş değillerdi. Bilim, felsefe, hukuk, fikir ve teknolojide bir hayat işareti göstermemişlerdi. Kurmuş oldukları zorba düzenin sona ermesi sadece Balkan milletleri için değil bizzat Türkiye için bir kurtuluştur. Bu medeniyet yoksunu dönemi kapamış olmak başlı başına bir başarıdır. ”
Bu yazıda geçen yıl kaybettiğimiz, ilmi mirasıyla bu ülke tarihine gerçekten çok büyük hizmet yapan, tarihçimiz Mehmet Genç’i anmak istiyorum. Yukarıdaki alıntıyı da kendisinden yaptım. Tarih araştırmalarına başladığı 1960 Türkiye’sinde aydın kamuoyundaki Osmanlı tasavvurunun bu şekilde özetlenebileceğini söylüyor Mehmet Genç. Osmanlılar hakkındaki kanaat bugünde değişmiş değil aslında. İlkel ve akıl dışı ne kadar imaj varsa Osmanlıların üzerine yapıştırılmış durumda. Çoğu insan bu klişeleşmiş yalanlardan dolayı Osmanlı’nın ve onun temsil ettiği tüm değerlerin katıksız düşmanı bugün.
Mehmet Gençde bu kara propagandanın etkisinde giriyor Osmanlı arşivlerine. Hatta o dönem, (1746-62 yılları arasında) İngiliz Sefiri olarak İstanbul’da görev yapan Sir James Porter’ın: “Bürokrasideki dikkat ve itina bakımından hiçbir Hristiyan devlet Babıali ile yarışamaz. Muameleleri çok büyük bir titizlikle yaparlar. Herhangi bir emri ve kararı, eğer tarihi biliniyorsa ne kadar eski olursa olsun hemen bulup çıkarabilirler” ifadelerini okuyunca inanamıyor. Çünkü lise kitaplarına göre “gerileme” dönemi yaşayan Osmanlı’nın, Prusya’daki meşhur Friedrich’in bürokrasisinden ya da 14. Lui’nin (Fransız) bürokrasisiden daha etkin olması ona pek mümkün görünmüyor.
Genç, tezi içinarşivlere girdikten sonraSir James’in söylediklerinin ne kadar doğru olduğunu anlıyor. Sadece Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi adlı 15 sayfalık makalesini tamamlamak için 10 yıl gece gündüz çalışıyor ve 1 milyondan fazla evrakı inceliyor. “Hac yolunda bir karınca” olarak tanımladığı çalışmalarıyla, sisler içindeki Osmanlı iktisadi sisteminin “iskeletini” çıkararak tarihçilerin hizmetine sunuyor. Sonrasında devam ettirdiği araştırmalarıyla hepimize ezberletilen, Kemalist dünya görüşünün de bel kemiğini oluşturan Osmanlı’nın çöküş paradigmasını temelden sarsan tezler geliştiriyor. İlmi çalışmalarından dolayı hiç evlenmeyen Genç hakkında onlarca tez yazılıyor.
Popülerlikten bilinçli bir şekilde uzak duran Genç’in 40 yıllık çalışmalarını bir araya topladığı anıt kitabı,Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi’dir. Şimdi meseleyi daha iyi anlamak için Genç’in hayatını adadığı çalışmalarıyla ulaştığı gerçeklerden birkaç örnek verelim.
OSMANLI HAKKINDA GÖRÜŞLER
Genç, hepimize ezberletilen “kuruluş, yükselme, duraklama, gerileme ve dağılma”diye bildiğimiz mahkum edici, yargılayıcı dönemlendirmelere karşı çıkar, çalışmasında.
Eğer illa dönemlendirme yapılacaksa, Osmanlı tarihini “kuruluş ve genişleme (1300-1700), daralma ve değişme(1700-1922)” olarak iki periyoda bölerek incelemenin daha doğru olacağını söyler.
Ezberletilen dönemlendirmenin yanlışını ortaya koymak için şu gerçeği ortaya koyar: “Viyana kuşatıldığı 1683 yılından imparatorluğun sona erdiği 1922 yılına kadar geçen süre 239 yıldır. Daralmanın hızı yıllık 4.000 km2 civarındadır. Aynı sahanın fethi genişleme döneminde(1354-1683) 329 yılda gerçekleşmiştir ki bunun da yıllık ortalaması 3.000 km kadardır. Gidiş ve dönüş hızları arasındaki fark %25-30 civarındadır. Ama ilerlerken karşı kampı oluşturan Avrupa’ya oranla dönüşte kat kat büyümüş, adeta devleşmiş bir Avrupa vardır. Osmanlıların daralması bana göre ilerlemesinden daha başarılı bir operasyondur, mucizevi bir direnme vardır. Müthiş bir direnme gücü…Hem de Avrupa’nın dünyaya hakim olduğu bir dönemde.”
Üstelik bütün bunlar olurken Genç’in verdiği istatistiğe göre Osmanlıların kontrol ettikleri nüfusun sadece %20’si Türk ve Müslümandır.
Bugün toplumumuzda da Osmanlı tarihi ile ilgili büyük ölçüde yükselme dönemi denilen zamanın padişahları bilinir ve anılır. Fakat birleşmiş kıta Avrupa’sına karşı adım adım savunma yapan sonraki dönemler önemsenmez . 1. Abdülhamid’i, 1.Mahmud’u, 3. Mustafa’yı, dönemlerinde yaşananları ancak ilim ehli bilir.
OSMANLI TOPRAK SİSTEMİ
Mehmet Genç Avrupa-Osmanlı farklılığını izah ederken, kapitalist Avrupalıların “İnsan ekonomi içindir” diye düşündüğünü, Osmanlıların ise, “Ekonomi insan içindir” diye düşündüklerinin altını çiziyor. Avrupalılar böyle düşündükleri için insani maliyeti çok yüksek olmasına ve birkaç yüzyıl toplumlarını sefalete sürüklemesi pahasına sanayi devrimini gerçekleştirdiklerini söylüyor. Osmanlı da hayat görüşü tamamen farklı olduğu için böyle bir dönüşüm yaşamıyor.
Osmanlılarda ekonomik üretimin hedefi yurt içi ihtiyacın karşılanmasıdır. Bu nedenle devlet zirai toprakların mülkiyet hakkını fertlere bırakmıyor. Miri adı verilen bu sistemde toprak çiftçilere babadan oğula geçecek şekilde kiralanmış sayılıyor; alım satımına, vakfedilmesine, bağışlanmasına müsaade edilmiyor. Çiftçilerin topraklarını bırakıp şehre göç etmelerine izin verilmiyor.
Ürün, üretildiği yerde tüketiliyor. Prensip bu. Çünkü 50 km öteye giderse, ulaşım bedeli ürünün fiyatını ikiye katlayacak! Bu yüzden Osmanlı yöneticileri, sayısı 100- 150’ye kadar çıkan köylerden oluşan bölgeler (Kazalar) oluşturuyorlar. Üretimin ilk amacı bu bölgedeki insanların ihtiyaçlarını karşılamak. Kapitalizmden farklı olarak, ne kadar tüketilecekse o kadar üretim yapılıyor. Osmanlılar için fazla üretim arzu edilen bir şey değil. Çünkü bu ancak başka alanlardan emek ve sermayeyi çekip bir başka alana kaydırmakla mümkün. Bu ise, emek ve sermayenin çekildiği bölgede, istihdam sorunu ve kıtlık oluşturabilir.
OSMANLILARIN HEDEFİ NEYDİ?
Devletin en büyük amacı, üretim ile tüketim arasındaki dengeyi sağlamak ve insanların ihtiyaçlarını yaşadıkları yerlerde karşılamaktı. Bunun için devlet esnafı, ziraatı, ihracatı, göçü sıkı bir şekilde kontrol ederdi. Bu sistem insanlara eşitlikçi bir ekonomik düzen, istikrarlı ve asgari bir refah vadediyordu. Öyle ki Genç araştırmalarında bazı vergi oranlarının yüz yıldan fazla bir süre değişmeden kaldığını tespit etmişti.
Günümüzde yaşanan gıda krizini, sayıları artan ve yaşanamaz hale gelen metropolleri, gelir dağılımındaki adaletsizliği, yoksulluğu ve ona bağlı olarak çoğalan sosyal problemleri düşündüğümüzde, Osmanlı tecrübesine kadar insani olduğu ortaya çıkar. Osmanlı yöneticileri, coğrafyalarının gerçekten çok kısıtlı maddi imkanlarına ve zengin kaynaklara sahip Avrupa ile sürdürdükleri aralıksız savaşlara rağmen, bu düzeni korumayı en büyük vazifeleri bildiler.
Genç: “18. yüzyıl sonlarına kadar sanat, kültür, iktisadi faaliyetler, organizasyon, üretim ve refah bakımlarından ‘Osmanlı sistemi ne zaman geriledi?’ diye bir soru sormanın zor olduğunu” söylüyor.
SİSTEMİN ÖZÜ!
Osmanlı sisteminin özünü ise kısaca şöyle anlatıyor: Dayanışması yüksek ve meritokratik esaslara göre işleyen bir elit zümresine sahip oldular. Yani “Emaneti ehline veriniz” ayet-i celilesini başından sonuna kadar icra etme iradesini terk etmediler. Yani zihni ve maddi kaynakların tedavülünü sağladılar. Kaynakların belli ellerde, belli gruplarda ve belli ailelerde, belli sosyal zümrelerde birikmesini önlediler. Elitin içine, kabiliyetlileri bulup sevk eden bir mekanizma kurdular. Elite bir kere girdikten sonra orada yerleşip devam etme imkanlarını çok sınırladılar. Devamlı sirkülasyonu sağladılar. Yönettikleri topluluklara ırk, mezhep, din gibi hiçbir sınırlama koymadılar. “Müslüman olacaksınız ve sadece Türkçe konuşacaksınız” gibi bir talepleri yoktu.
Bugün hala kısık sesle ifade edilen bu çarpıcı gerçekleri büyük ölçüde gün yüzüne çıkaran Mehmet Genç’in hayatını harcayarak ortaya koyduğu çalışmalar oldu. Kemalizm, okul kitaplarına kadar giren yalanlarıyla Osmanlı’yı Orta Afrika yerlileri gibi göstermeye çalıştı on yıllarca. İşte bu tarihi çalışmalar bu propagandanın büyük bir aldatmaca olduğunu; Osmanlıların dünyayı ve ondaki değişimleri anı anına takip eden, buna göre pozisyonunu ayarlayan, değişen vahşi ekonomik sisteme karşı insan odaklı sistemlerini ayakta tutmaya çalışan, maddi-kültürel bütün kaynaklarını en rasyonel şekilde kullanan-geliştiren bir topluluk olduğunu ortaya koyarak Osmanlı tarihinin üzerindeki yalan örtüsünü kaldırdı. Mehmet Genç Hocayı ölümünün 1. sene-i devriyesinde saygı ve rahmetle anıyorum.
Kaynak:
https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ali-osman-aydin/mehmet-genc-cokus-paradigmasini-cokerten-adam-38585.html







0 yorum:
Yorum Gönder